Amazon.de

Wednesday, November 9, 2011

Yüksek lisans yapan öğretmenlerin mağduriyeti


YÜKSEK LİSANS YAPAN ÖĞRETMENLERİN MAĞDURİYETİ

Avrupa Komisyonu tarafından desteklenerek, Türkiye dâhil 23 ülkenin katılımıyla Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) Eğitim Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen TALIS'in Türkiye Ulusal Raporu’nda, OECD tarafından yapılan ''Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Araştırması''nın (TALIS) Türkiye Ulusal Raporu'nda, ''Yüksek düzeyde eğitimli öğretmen oranının Avusturya'da yüzde 59, Belçika'da yüzde 84, Polonya'da yüzde 94, Slovakya'da yüzde 96 olduğu'' belirtilmiş ''Türkiye'deki öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde 7'sinin yüksek lisans mezunu olduğu'' kaydedilmiştir. Raporda, ''Türkiye'de lisansüstü eğitim derecesine sahip öğretmenlerin oranının oldukça düşük olduğu dikkati çekmektedir'' ifadesine yer verilmiştir. Bu durumun iyi analiz edilmesi, sayının artırılması için alınması çalışılmalıdır.

Ne yazık ki ülkemizde son yıllarda tezli yüksek lisans ve doktora yapmak isteyen öğretmenleri yüksek lisans ve doktoraya yapmaya özendirecek etkenler ortadan kaldırılmıştır. Kendilerini geliştirme isteklerini azaltmış ve bir teşvik unsuru olan maddi haklarının önüne geçilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurlar Kanunu’nun 176. Maddesi(ikinci fıkrası) c bendinde alanlarında yüksek lisans yapmış olanlara % 25, doktora derecesini almış olan öğretmenlere ise % 40 fazla ek ders ücreti ödenir ifadesi 2006 yılında yapılan bir düzenleme ile kaldırılmış ve yüksek lisans ile doktora mezunu öğretmenlerin ek ders ücretlerinde verilen maddi hakları ellerinden alınmıştır. Bu durum öğretmenlerin kendini geliştirmedeki gayret ve çabalarının azalmasına, bununla birlikte maddi açıdan verilen haklarının ellerinden alınması da öğretmenlerin öğrenimi sırasında harcadıkları masrafın bile karşılığını alamamasına yol açmıştır.
Sayın Milli Eğitim (eski) Bakanı Hüseyin ÇELİK yüksek lisans ve doktora yapmış öğretmenleri sınavsız uzman ve başöğretmen olacağını söylemiş olsa da şu anda  daha önce girmek zorunda olmadığımız kariyer basamaklarında yükselme sınavına girmek zorunda bırakılmış, bunun yanında bu sınava girmek için 10 yıl kıdem şartı getirilmiştir.(Kaldı ki bu sınav en son 6 yıl önce yapılmıştır.)
            Kaldı ki yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenler (tezli) 2 yıl boyunca gece gündüz demeden çalışarak bir taraftan okullarındaki derslerine girmişler diğer taraftan kilometrelerce uzaktaki üniversitelerde yüksek lisans ve doktora eğitimi almışlardır. Gerektiğinde iki yıl boyunca haftada 2 gün sabahın 5’inde yollara düşüp akşamın 9’unda 10’unda evlerine girmişler, gecenin bir saatinde kalkarak üniversite hocalarının verdikleri araştırma görevlerini yerine getirmişler sabah ise okullarda öğrencilerine ders anlatmışlardır. Bütün bunları yaparken de ailelerini (eşlerini, çocuklarını) hep ihmal etmişler ikinci plana atmışlar(atmak zorunda kalmışlar) “önce eğitim” diyerek her şeye katlanmış, her zorluğa göğüs germişlerdir. Yüksek lisansın ilk aşamasında üniversitenin yabancı dil sınavını geçebilmek için gittikleri dil kursları, üniversiteye ödedikleri harçlar, yüksek lisans ve doktora için gittikleri uzak yerler için her defasında harcadıkları yol paraları, çektikleri maddi-manevi sıkıntı kendilerine hiçbir kazanç sağlamamıştır. Aksine “Sana bunların en faydası olacak ki? Çoluk çocuğunu ihmal edip bunca masraf ederek uğraşıyorsun? Neden yapıyorsun yüksek lisans /doktorayı?” “Ne işine yarayacak?” “Boş yere kendini yoruyorsun…” Sorularına daima maruz kalmışlardır.  Harcanılan emek takdir edilmeye değerken, bırakın takdir edilmeyi kendileriyle dalga geçilmiştir.

Yüksek lisans (tezli)  ve doktora yapan öğretmenler bunca emeklerini karşılığı olarak günde birkaç saat çalışarak 2 aylık bir süre içinde kazanılabilecek “uzman öğretmen”  sıfatını da çok yetersiz görmekte bunu istememektedirler. Zira kendini öğrenmeye ve öğretmeye adamış olan bu insanlar bu sınavı da alınlarının akıyla geçerek uzman öğretmen olabilecek kabiliyettedirler. Beklenen şudur ki ya 2006 yılında yürürlükten kaldırılan 657 sayılı Devlet Memurlar Kanunu’nun 176. Maddesi(ikinci fıkrası) c bendinde alanlarında “yüksek lisans yapmış olanlara % 25, doktora derecesini almış olan öğretmenlere ise % 40 fazla ek ders ücreti ödenir” ifadesi tekrar uygulanmaya konulmalı ya da yapılan 2 yıllık ilave eğitimin karşılığı olarak maaşlara ek ödeme yapılmalıdır.   (Doktora yapanlara 220, yüksek lisans yapanlara 150 tl vb.)  Zira diğer mesleklerde üst öğrenimi bitirenlerin maaşlarında artışlar olmaktadır. Örneğin düz lise mezunu bir hemşire 2 yıllık üniversite bitirdiğinde (çoğu açık öğretim okuyor) maaşlarında artış oluyor. 4 yıllığa tamamladıklarında maaşlarında biraz daha artış oluyor.)  Daha uygun olan da kanaatimizce budur zira  yüksek lisans(tezli)  veya doktora yapmış olan bütün öğretmenler eşit sayıda derse girmemekte, isteseler de girememektedirler. Bazıları ancak maaş karşılığı girebilirken bazıları 30 saat derse girmektedirler
Ancak burada ifade edilmesi gereken bir nokta daha vardır. Sözünü ettiğimiz ekonomik haklar verilirken elbette sadece tezli yüksek lisans ve doktora yapanlar dikkate alınmalıdır. Zira tezsiz yüksek lisansüstü bir eğitim değildir. Tezsiz yüksek lisansta Fen- Edebiyat Fakültesi mezunları öğretmen olabilmek için eğitim dersleri almaktadırlar. Bu eğitim derslerini eğitim fakültesi mezunları eğitimlerini görürken kendi ders saatleri içinde zaten almaktadırlar. Ayrıca yüksek lisansta insanı çok fazla zorlayan onlarca kitabı, makaleyi araştırmaya, okuyup incelemeye sevk eden kısım tez kısmıdır.  Tezsiz yüksek lisansta yüksek lisansın insanı çok yoran ve yıpratan tez hazırlama kısmı yoktur.
MEB’in, yüksek lisans ve doktora yapmış ve yapmakta olan öğretmenleri maddi ve manevi her açıdan desteklemesi gerekmektedir.  Yüksek lisans ve doktora yapmış öğretmenlerin ülkemizde eğitim alanında çok olumlu gelişmelere yön vereceği tartışmasız bir gerçektir.                                        
                                                      ELİF BETÜL AYKUT

No comments: